top of page

TERS ÇEVRİLMİŞ BİR BAŞARI HİKAYESİ

  • kayaselennur
  • 12 Ağu
  • 3 dakikada okunur

Selamss canım okuyucum,

Bugün size bu blogu açmama ilham veren, izlerken yüzümde kocaman bir gülümseme bırakan “o” filmden bahsedeceğim. Hem de filmde geçen muhteşem bir tarifi yapıp kendime ufak bir ödül vereceğim. Tarif deyince çoğunuzun tahminlerini duyar gibiyim… Eveet, doğru bildiniz! Filmimiz Julie & Julia…

Yaklaşık iki sene önce annemle gece rutinimiz haline gelen televizyonda sinema kanallarını gezerken bu filme denk geldik. Hemen telefonumu alıp öncesinde konusuna şöyle bir göz attım. Belki yemek yapmayı çok sevdiğim için belki de nostaljik filmlere olan zaafımdan bilmiyorum; izlemeye karar verdik.


Hikaye ünlü bir şef ve yazar olan Julia Child ile modern çağın arayıştaki yazarı Julie Powell’ın gerçek yaşam öykülerinden esinleniyor. Farklı dönemlerde yaşayıp benzer mücadeleler vermiş bu iki kadının büyük bir tutku ve ufacık cesaretle istedikleri her şeyi başarabildiklerini izlemek… Sanırım beni en çok çeken şey de buydu.


Julia, diplomat eşi Paul Child ile Paris’e taşınıyor ve burada Fransız mutfağına duyduğu hayranlık onu aşçılık öğrenmeye yönlendiriyor. Kadınların ciddiye alınmadığı hatta çoğu zaman birbirine destek dahi vermediği o dönemlerde, ünlü ‘Le Cordon Bleu’ mutfak okuluna yazılıyor. Erkek şeflerin arasında tek kadın olarak kendini kanıtlamaya çalışıyor. Neşesi, enerjisi ve tatlı hırsıyla kısa sürede dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor.

Daha sonra iki Fransız kadınla bir yemek kitabı projesine başlasa da uzun süre kitabı bastıramıyor. Kimi yayıncılara göre uzun kimilerine göre fazla detaylı gelen bu kitap Julia’nın bitmek bilmeyen uğraşları sayesinde yayımlanıyor. Ve ortaya bir efsane çıkıyor: “Mastering the Art of French Cooking” (Fransız Mutfağı Sanatında Ustalaşmak).


Filmin bir diğer kahramanı- Julia Child hayranı olan- onu çok seven eşi ve mutlu bir evliliği olsa da hayatındaki kariyer basamaklarını istediği gibi tırmanamamış ve bunun hayal kırıklığını yaşayan Julie, yazdığı kitap yayımlanmayınca yazar olma hayallerini rafa kaldırmış. Emeklerinin karşılığını kısa sürede aldığını düşündüğü yemek yapmak, hayata sımsıkı tutunduğu tutkularından biri haline gelmiş. Bu sebeple eşinin desteğiyle bir blog sayfası açmaya karar veriyor. En sevdiği şef olan Julia Child’ın Fransız mutfağı yemek kitabındaki 524 tarifi 365 günde tamamlamaya çalışıyor ve bu süreçte yaşadıklarını her gün blog sayfasında paylaşıyor. İlk günlerde sadece annesi ve eşinin okuduğu blog sayfası zamanla binlerce kişiye ulaşıyor. İnsanların onu fark ettiği, mücadelesinin benimsendiği, tariflerinin desteklendiği bu başarı ona blog yazılarını kitaba dönüştürme fırsatı sağlıyor.


Filmi izlerken Julie’nin yazım tarzını çok samimi bulmuş, okuyucuları onu göremese bile her tarifi yapmaya çalışmasından, onlarla gerçek bir bağ kurmasından etkilenmiştim. Okuyucusunu mutfağına davet eden, hatalarını saklamayan, içten bir dile sahipti. Her tarife başladığında onunla heyecanlanmış, tarifi yaparken yaşadıklarını nasıl yazıya dökeceğini merakla beklemiştim. Sonra “Ben onun yerinde olsam hangi cümleleri kurardım?” ya da “Bunu nasıl ifade ederdim?” diye düşünmeye başladım. Sanırım bu düşünceler o zamandan bu zamana içimde yavaş yavaş filizlenmiş. Julie gibi büyük ideallerim olmasa da kendi dünyamdan bir şeyler üretmek ve bu yolculuğun bir parçası olmak beni mutlu etmeye yetiyor…


Ve geldik “küçük ödül”e. Bugün sizlerle hikayesini paylaşmak istediğim, filmde geçen ve Child’ın muhteşem tariflerinden biri olan Tarte Tatin.. Karamelize elmalar, tereyağ kokusu ve ters çevrilmiş bir başarı hikâyesi…

19. yüzyılın sonlarına doğru Paris’e yaklaşık iki saat uzaklıkta küçük bir kasaba olan Lamotte-Beuvron’da Tatin kardeşler bir otel işletiyor: Hotel Tatin.

İki kardeşten büyüğü olan Stéphanie yoğun bir öğle servisi günü elmalı tartı fırına koymadan önce dalgınlıkla tarta hamur eklemeyi unutuyor. Elmalar fırında karamelize olmaya başlarken yaptığı hatanın farkına varan Stéphanie panikle biraz hamur alıp elmaların üzerine koyuyor. Daha sonra hamurun tamamını koymaya karar veriyor. Fırına da bu şekilde yani ters halde giriyor.


Otelde kalan misafirler bu tatlıya bayılıyor. Kız kardeşler de bu hatalı tarifi menüde sabitleyip kendi soyadlarını veriyorlar: Tarte Tatin… Bugün hâlâ Lamotte-Beuvron’da Hotel Tatin, faaliyet gösteriyor ve gelen turistler bu “kazayla doğan tatlıyı” yerinde denemek için sıraya giriyor. Bu hikayeyi düşününce insan fark ediyor ki mutfakta da hayatta da kusursuz planlar değil; hatalarımızdan doğan güzellikler bizi biz yapıyor.

Ve hatta.. 

Bazı kazalar en güzel tariflere dönüşüyor.

ree


 
 
 

15 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Snr57
16 Ağu
5 üzerinden 5 yıldız

Tek kelimeyle muhteşem 👏

Beğen

gizemgoksal98
13 Ağu
5 üzerinden 5 yıldız

Vakit geçirmek için okuduğum blog sayfasında bu kadar bilgilenmeyi ben de beklemiyordum. Ortamlarda satabileceğim bir bilgiye daha sahip oldum. Ellerine sağlık ❤️

Beğen

Eda
13 Ağu
5 üzerinden 5 yıldız

O zaman en kısa sürede film izlenir tarif uygulanır zevkine ve tecrübelerine güvendiğim nadir kişilerden birisin teşekkürler 😘

Beğen

Zeynep
13 Ağu
5 üzerinden 5 yıldız

Bugün bana iyi gelen o cümle “hatalarımızdan doğan güzellikler bizi biz yapıyor” çok güzeldi emeğine kalbine yüreğine sağlık 🤤

Beğen

Betül Kaya
13 Ağu
5 üzerinden 5 yıldız

Yine mükemmel ötesi bir yazı, insan okurken hiç bitmesin istiyor😍

Beğen
bottom of page