Ara
İNANCIN SIFIR NOKTASI: GÖBEKLİTEPE
- kayaselennur
- 19 Haz
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Haz
Bazı yapılar vardır ki sadece taş değil, binlerce yıl öncesinden bugüne uzanan birer çağrıdır. Göbeklitepe için de tam olarak böyle bir yer diyebiliriz. Sadece kazılmış bir toprak parçası değil; insanlığın inançla, kutsallıkla ve birlik olma arzusuyla nasıl şekillendiğini gösteren bir sır küpü…
Günümüzden yaklaşık 12.000 yıl öncesine tarihlenen Göbeklitepe, avcı-toplayıcı insanların yaptığı, dünyanın bilinen en eski tapınağı olarak kabul ediliyor. Bu bilgi, kulağa sade bir tarihsel gerçek gibi gelse de insanlık tarihine dair bildiğimiz pek çok şeyi derinden sarsıyor. Göbeklitepe’nin keşfine kadar yerleşik hayata geçişin ve kalıcı yapıların neolitik dönemde başladığı kabul ediliyordu.
Göbeklitepe ise bu kronolojiyi oldukça değiştirmesi sebebiyle “tarihin sıfır noktası” olarak anılıyor.
Bence Göbeklitepe'yi bir arkeolojik buluntu yapan şey sadece geçmişi değiştirmesi değil, geçmiş insanının neye inandığını ve ne için bir araya geldiğini bize doğrudan anlatmasa da fısıldıyor olmasıdır.
Peki Göbeklitepe’nin Bir Tapınak Olduğunun Düşünülmesinin Nedenleri Neler Olabilir?
Göbeklitepe’nin kutsal bir alan olduğuna dair ipuçları, taşlara ve yapısına ustalıkla gizlenmiştir. Mesela yapının dairesel planı… Başı, sonu ve köşesi olmayan bu yuvarlak mimari, Antik Çağ’da Tanrı ve kutsallığı sembolize eder. Sonsuzluğa, Tanrı’nın her daim varlığına atıfta bulunur.
Labirent benzeri iç yapısı ise başka bir anlamın kapısını aralar. Labirent dinde kutsal olana giden yolda çekilen çile ve zorlukları, geçilmesi gereken sınavları temsil eder. Belki de bu taşların arasında dolaşan biri, kendi içsel yolculuğunu yaşamış olabilir mi?
Sessizce Dua Eden Taşlar
Göbeklitepe’deki sütunların üzerinde yer alan yüzsüz, elleri karnın altında birleşmiş insan figürleri bulunuyor. Bu duruşun bazı bilim insanlarına göre namazın en eski versiyonu olduğuna inanılıyor. Yine bazı sütunlarda görülen hayvan motifleri (tilki, yaban domuzu, boğa, turna kuşu, örümcek ve yılan) ilgi çekiyor. Bu motiflerde bulunan tüm hayvanların saldırmaya hazır ve oldukça vahşi şekilde tasvir edilmesi kutsal olanı korumak istemelerinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Bu yapıyı daha da olağanüstü kılan bir diğer detay ise sütunların ağırlığı: her biri yaklaşık 24 ton! Hesaplara göre bir tanesini taşımak için 400 kişilik bir güce ihtiyaç var. Ama o dönemdeki insanların 30-40 kişilik gruplar olduğu ve gelişmiş iş bölümünün olmadığı bilinmektedir. Bilim insanlarına göre Göbeklitepe’nin yapımında bir ilk yaşanmış ve başka gruplar bir araya gelerek birleşmiş olabilir. Bu birleşmeyi sağlayan şey neydi? Sadece barınma ya da hayatta kalma içgüdüsü mü, yoksa çok daha büyük bir ortak amaç, yani inanç mı?
Saklamak için Gömmek
Göbeklitepe’nin kutsal olmasıyla ilgili en dikkat çeken teori ise bu bölgede yaşayanların göç etmeden önce burayı elleriyle gömerek saklamaya çalışması ve üstünü tamamen örtmeyi başarabilmesidir. Bunu yapanlar yapıyı yok etmek istememiş, aksine korumaya almış gibi görünüyor. Bu eylemin arkasında kutsal olanı doğadan, yabancılardan ya da başka bilinmeyen tehditlerden gizleme arzusu yatıyor olabilir mi? Bu özenli saklayış, bize onun sadece bir taş yığını değil; kutsanan bir varlık gibi görülmüş olabileceğini söylüyor olabilir mi?
Daha da Eski Bir Kutsalın Üzerine mi?
Bir başka ihtimal daha: Göbeklitepe’nin inşa edildiği yer, zaten daha önce kutsal kabul edilen bir alan olabilir mi?
Göbeklitepe’nin tepe kısmında yalnız bir dut ağacı bulunuyor. Çevre bölgelerde yaşayanlar bu ağacın dilek ağacı olduğunu, çocuk sahibi olmak isteyenlerin ağaca bez parçası bağladığını söylüyor. Yapılan kazılarda ağacın batı tarafında kalan bir sütunda ters doğum sahnesi resmedilmiş halde bulunuyor.
Bugün bile bir yapının nereye inşa edildiği, bazen kendisinden daha anlamlıdır. Tepeler, yükseltiler, yeraltı sularının geçtiği noktalar ya da gökyüzüne yakın olma hissi veren mekânlar, eski insanlar için rastgele değil; bilinçli tercih edilen yerlerdi. Göbeklitepe de bir tepenin tam zirvesine kurulmuş. Bu, sıradan bir toprak parçası değil de zaten öncesinden beri ayinlerin, ritüellerin, belki de yıldızlara bakan duaların yapıldığı bir alan olabilir mi?
Tüm bunlar bize şunu sorgulatıyor: Tapınak mı alanı kutsal kılar, yoksa alan mı tapınağı ortaya çıkarır? Belki de binlerce yıl öncesinin insanı, o noktada bir şey "hissetmişti". Gökyüzüyle daha yakın olunduğuna inanılan o yerde, görünmeyene, bilinmeyene, “öteye” uzanan bir bağ kuruldu. Ve bu bağ öylesine güçlüydü ki, oraya tonlarca ağırlıktaki taşlar taşınarak kutsallık ete kemiğe büründürüldü.
Neye İnandılar?
Göbeklitepe’nin gizemi hâlâ tam anlamıyla çözülmüş değil. Ancak bir gerçek var: İnsanlar daha tarımı bile bilmeden, tapınak inşa etmişti. Bu da demek oluyor ki, inanç, insanı birleştiren ilk büyük güçtü. Belki de insan, önce inandı sonra yerleşti. Belki de inanç, toprağa değil kalbe ekilen ilk tohumdu…
10 Yorum
5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok





harika bir yazım dili
Gerçekten muazzam bir yapı. Sırrı nedir bilmiyorum ama herkes kesinlikle görmeli diyorum
Okurken bile o mistik ruhu ne güzel yaşadık böyle sanki oradaymışçasına
Göbeklitepe senin cümlelerinle daha da mistik bir yer haline gelmiş ✨
Buranın gizemi beni içine çekiyor bilmediğim çok şey öğrendim bu yazıda ve daha da görmek istedim ama bu yazıyı gitmeden okumak bana ışık olacak bambaşka gözle gezeceğim oraları 🤍