top of page

KIZ KIZA

  • kayaselennur
  • 26 May
  • 5 dakikada okunur

Selamss canım okuyucum,

Yoğun ve yorucu geçen iki haftadan sonra iş yerinin teletabileri olarak Aysel’im, Hatice’m ve Huriş’im ve ben kız kıza mini bir hafta sonu kaçamağı yapmaya karar verdik vee rotamızı Abant’a çevirdiiik.

Ehliyeti olmayanlar veya olup da araba kullanmaya henüz cesaret edemeyenler  arasında tek araba kullanan Huriş’im olduğu için İstanbul’a yakın bir yer tercih ettik. Ama hazırladığımız kahveler, yanımıza aldığımız atıştırmalıklar ve son derece enerjik yol şarkıları çalma listemizle tam gaz destek verdiğimize emin olabilirsiniz. Daha şimdiden sadece yolculuğun bile terapi gibi geldiğini söyleyebilirim. Uzun yol, hafif yağmur eşliğinde dinlenen şarkılar ve arkadaşlar birleşiminin kesinlikle mutlulukla bir ilgisi olmalı.

Tahminimizden yaklaşık yarım saat kadar önce otelimize vardık. Sürekli şehir içinde araba kullandığına şahit olduğumuz Huriş’in şehirler arasında Speedy Gonzalez olduğunu ön görememiştik. (Burada arka fonda hayat şaşırtır hep zaten şarkısı çalıyor) Otelimiz minik ikiz villalardan oluşan, orman manzaralı, şirin bir yerdi.

Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra hızlı bir şekilde yemek yemeye gittik. Yoğun bir tempodan sonra böyle bir tatil tercih ettiğimiz için mi, uzun zamandır İstanbul’dan biraz uzaklaşmak istediğimizden mi yoksa sadece Abant güzel olduğu için mi bilmiyorum gittiğimiz her yerde abartısız on kere ‘Ama burası çok güzel ya’ nidaları duyuldu. Yemekler özellikle de gavurdağı salatası şahaneydi. Mide fesadı geçirirken ikram edilen çaylara hiçbirimiz hayır diyemedik. Bilimsel bir açıklaması olmayabilir ama yemekte aşırı kaçırdıktan sonra çayın midemi yatıştırdığından kesinlikle eminim. Belki de Karadenizlilik damarımın bir göstergesidir. Bu satırları okurken bazı Rizeli arkadaşlarımın güldüğünü gözümde canlandırabiliyorum ama unutmayın Sinop Karadeniz’in incisidir. Soba başında çaylarımızı içip yemek sonrası çöken ağırlık ve eklenen yol yorgunluğuyla iyice mayıştıktan sonra bir silkelendik ve otelimize geri döndük.

Girişteki odada uzanıp keyif yaparken kızların beni inatla yukarıya göndermeye çalışmasından ve getirdiğimiz kutu oyunlarını soğuğa rağmen ‘Balkonda oynarız yukarıya hazırlayalım.’ demelerinden bir şeyler döndüğünden şüphelendim. Şüphelerimi doğrulayan asıl şey Hatice’nin pijamalarımı giymeme bir türlü izin vermemesi oldu. Yukarıda biraz oyalandıktan sonra kızlar beni aşağıya çağırdılar veee ta taaaaam... Her yerde balonlar, ahşap duvarlara bağlanmış bir ’İyi Ki Doğdun’ yazısı, hayatımda gördüğüm en güzel doğum günü pastası vee ellerindeki telefonlarla beni çeken canım kızlarım... Hepinizi o kadar çok seviyorum kii. Bu kadar kısa zamanda beni bu kadar iyi tanıyabilmenize de zaman zaman çok şaşırıyorum çünkü ben de doğum günü kutlaması için buradan daha iyi bir yer düşünemezdim.

Simli pasta üfleme videosu çekmek için yaklaşık 1 saat uğraştıktan ve çekemedikten sonra Jenga oynamaya karar verdik. Hatice iki kere kaybettikten ve kendisi dışında her kaybedene alkışlar ve ‘Olley’ nidalarıyla eşlik ettikten sonra bizi hırslı bir rakip olduğuna inandırdı. Yüzleştiğimiz bu gerçeği hazmetmek için yataklara gitmeye ve derin bir uyku çekmeye karar verdik.

Ertesi gün mükemmel bir sabaha uyandık demek istesem de odamızın önündeki parkta oyun oynayan küçük kızların bağırma sesleriyle uyandık. Yine de arada ufak ufak kuş cıvıltılarını seçebildiğim, orman manzarasına uyandığım ve kızlarımla şarkı açıp makyaj yapma hayalini gerçekleştirmeme yaklaşık 5 dakika gibi kısa bir süre kaldığı için güne başlama puanım 10 üzerinden 9 oldu. Hemen hazırlanıp otelin serpme kahvaltısına indik. Hayatımda ilk defa tüm sevdiğim zeytin çeşitlerini (mısırlı, biberli ve ızgara) bir arada görmek beni duygulandırdı.

Kahvaltı sonrası kahveleri nasıl, nerede hangi suyla ve hangi bardakla içeceğimizi konuşurken garson konuşmalarımıza kulak misafiri olup bize kahve stantlarını gösterdi. Akşam 12’ye kadar istediğimiz çeşit kahve ve çayı gelip yapabileceğimizi söyledi. Birbirimize bakıp aynı anda kalkışımızı ve yaşadığımız haklı sevinci unutamayacaklarımın arasına ekledim. Bahçemizde kahve keyfi yapıp rotamızı belirledikten sonra Abant Gölü’ne gitmek üzere yola çıktık. Fav parçam ‘Önümüz Yaz’ eşliğinde yola devam ederken Simge’nin bu şarkıyı benim için yazdığını söyleyebilirim. Abant Gölü’ne vardığımızda adını bilmediğim ama faytona benzettiğim (atsız) araçlardan kiraladık ve gölün etrafını turlamaya başladık. Etrafı seyredip faytondan düşmemeye çalışırken Hatice’nin bir anda ellerini kaldırıp halkı selamlaması bizim için ufak bir şok etkisi yarattı. Onu videoya çekerken gaza gelip daha da yüksek sesle konuşması ve bazı insanların karşılık verip ona da el sallaması beklemediğimiz bir şey olsa da yaklaşık 1 haftadır hala bununla dalga geçiyoruz. Kendisi artık o videoları görmek istemediğini tekrar tekrar belirtse de yakın arkadaş zorbalığının en sevdiğimiz şey olduğunu buradan ona hatırlatmak istiyorum.

Faytondan indikten sonra doğal yaşam müzesini gezmek için yol alırken aklımıza bir fikir geldi ve gözlük indirme akımını çekmeye karar verdik. Yaklaşık otuz denemeden sonra üçümüzün aynı anda indirmesinin çok zor olduğunu kabul edecekken son bir defa daha denemek için Huriş ve Ayselkuş’umu ikna ettim. Veeee başardık... Son ana kadar toprağı kazmaktan vazgeçmemiş ve başarmış bir hazine avcısı edalarıyla yerimden kalkarken turla gelen insanların bekleme alanından bizi izlediğini ve çokça gülüştüklerini fark ettik ve müzeyi hızlıca bir turlayıp buradan bir an önce ayrılmamız gerektiğine karar verdik. Müzede içi doldurulmuş hayvanların fotoğrafını çekip arkadaş çevremize ‘Aaa! Senin burada ne işin var?’ şeklinde mesaj atarak eğlendikten sonra arabamıza bindik ve travertenlere doğru yola koyulduk. Arkadaşlar herkes Pamukkale travertenlerini bilir ama Akkaya travertenleri bilmez… Yine de pek bir olayı olmadığını itiraf edebilirim ama en azından bol tereyağlı gözleme yedik. Gözlemeleri yedikten sonra üfleyemediğim simli doğum günü pastam için kızlarım merkezdeki çoğu kırtasiyeyi arayıp sim bulmaya çalıştı ve Ayselkuş’um 8-9 kutu kadar sim alıp geri döndü. Başta çok fazla gibi görünse de nefesim yetmediği için kararında bir seçim olduğunu söyleyebilirim. Ama tabii bazı olumsuz tarafları oldu. Odanın her yanının sim olması ve aradan 1 hafta geçmesine rağmen çantamdaki ambalajlı çikolatanın içinden dahi sim çıkması gibi... Eh! Ufak bedeller diyelim…

Akkaya travertenlerinden sonra Gölcük’e gidip meşhur evi görmeye karar verdik. Yolculuk esnasında Huriye evin Arda Güler’in evi olduğuna bizi inandırmaya çalıştı. Gölcük’e geldik. Uzaktan evi gördük. Göl kenarına indik. Fotoğraf çekmeye hazırlanıyorduk ki etrafı birden sis kapladı. Ev yavaş yavaş sislerin içinde kaybolurken birbirimize bakakaldık. Sadece evi değil her yeri sis kaplamaya başladı. Birbirimizi göremez hale gelirken Hatice Samanyolu TV dizilerine benzettiği ortamdan korkup dua etmeye başladı. Ben Alacakaranlık beyzbol sahnesine benzettiğim için sakindim ve sislerin içinden Edward Cullen’ın çıkmasını bekledim. En son ortak kararımızla Ateşi Yakalamak filmindeki zehirli sis sahnesinde karar kıldık ve o sahneyi amatörce canlandırdık. Bu sefer etrafımız sis olduğu için kimse bizi görmedi ve rezil olmadık.

Hafif yağmur da yağmaya başladığı için artık otelimize dönmeye karar verdik. Arabada sisli ve yağmurlu havanın yemyeşil dağları kapladığını görünce Karadeniz müzikleri açmadan olmaz diye düşündük ve ‘Dalgalan Karadeniz’le başladık.

Otele döndüğümüzde, yukarıda bahsettiğim uzun süreli mum üfleme video seanslarımızdan ve neredeyse tüm simleri kullanmamıza rağmen istediğimiz başarıyı elde edemedikten sonra vazgeçtik (Bir ara arkamdan Huriş’im ve Aysel’im bile videoda gözükmeyecek şekilde mumları üfledi) ve ağzımızın içinden yatakların içine kadar dolan simleri temizlemeye koyulduk. Etrafı başarabildiğimiz ölçüde temizledikten sonra (simlerin bazılarını halının altına süpürdük) Cluedo oynamaya koyulduk.

Hepimiz oyuna eğlenerek başlamışken bir anda işler kızışmaya başladı. Aysel doğru tahminde bulunmak için zarla 5 atması gerektiğini tekrar tekrar söylerken sanırım içimizden ‘Atamasın…’ demelerimize daha fazla direnemedi ve 1 attı. Üzülme Ayselkuş’um sen de hayatımda yediğim en güzel brownieleri yapıyorsun. Hayat bazen böyledir arkadaşlar... Siz dolu dolu 5 istersiniz ama o size sade ve çelimsiz 1 verir.

Ertesi gün tatilimizin son günü olduğu için biraz hüzünlü ve buruk bir şekilde kalktık. Zeytinlerini ve kahvelerini çok özleyeceğim harika bir kahvaltıdan sonra hazırlanıp otelden çıkışımızı yaptık. Güzeldere Şelaleleri’ne rotamızı çevirdik. Yolda giderken ‘Keşke arabayı kenara çekebileceğimiz bir yer olsaydı da fotoğraf çekilseydik’ dedikten yalnızca 10 saniye kadar sonra karşımıza kocaman bir alan çıktı. O an keşke başka şey isteseydim, diye düşünmeme engel olamadım. Allah’ım sen konuyu biliyorsun. Sanırım beni tanıyan herkes konuyu biliyor. Bu satırları okurken bir ‘Amin’inizi alırım. Tekli harika fotoğraflar çekildikten sonra sıra toplu fotoğraflara gelince zamanlayıcı ve arabanın üstüne koyduğumuz telefonun insafına kaldık. Bir türlü beğenemediğimiz pozlardan sonra yine vazgeçmişken ‘Hayııır! Son bir fotoğraf daha!’ dedim ve çekildiğimiz son fotoğraf herkesin içine sindi.

Şelalelerde uzun bir süre geçirdikten ve yemek yedikten sonra İstanbul’a doğru yola çıktık. Yolda fındıklı kahvemi yudumlarken ve son 3 günü kafamda tekrar tekrar döndürürken tek diyebileceğim şey: Kocaman bir “iyi ki!”

Bu tatilden çıkardığım 3 ders olduğunu söyleyebilirim.

1.Çok emek verdiğiniz hiçbir şeyden kolay kolay vazgeçmeyin.

2. Anlık karar verilen, kısa sürede planlanan şeyler bazen en çok keyif verenler olabilir.

3.Eğer benim gibi harika iş arkadaşlarınız varsa hayat çok çok daha güzel bir yerdir.

Herkesin kendi teletabi grubunu bulması dileğiyle... Sizi seviyorum.

 

 

 
 
 

8 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
ülfet
28 May
5 üzerinden 5 yıldız

Abant'a gidesim geldi sayenizde ❤️

Beğen

gizemgoksal98
28 May
5 üzerinden 5 yıldız

Okurken her şey gözümde canlandı ve sizinle beraber yaşadım. Tatil bloglarının devamını istiyoruzzz

Beğen

Laa-laa
26 May
5 üzerinden 5 yıldız

İki günlük bi kaçamak ancak bu kadar doğal ve eğlenceli anlatılabilirdii 😍

Not: 10.günden bildiriyorum hatice hala zorbalanıyor

Not 2: ama bunu hak etti

Not 3: her şey teletabiler için 🫶🏻

Beğen

Misafir
26 May
5 üzerinden 5 yıldız

Yoktum ama oradaymışım gibi yaşadım resmen harikasınız kızlar kahkahalarınız bol olsun

Dip not: şeyyy Sinop sizce de Kuzey Anadolu ya da doğu Marmara demeye daha uygun değil mi 🤪

-RİZELİ

Beğen

Misafir
26 May
5 üzerinden 5 yıldız

Okurken her anı tekrar yaşadım kalem gücü bu olsa gerek 🥹 Her blog yayınlandığında diğerini merak etmeye başlıyorum büyü mü yaptın acaba bize 🤔

Beğen
bottom of page